Pazartesi, Haziran 27, 2011

24 saat Assos...




Haftasonu Assos'a gittik, iki gün içinde olsa bulunduğun şehirden uzaklaşma çok iyi geliyor insana...Pazartesi sabah ofise gelip bilgisayarımı açtığımda sanki bir haftadır yokmuşum da yeni dönmüşüm gibi geldi, oysa tam olarak sadece 24 saat geçirdik Assos'da, gerisi yolda geçti....



Her zamanki gibi pek eğlendik, yıllardır çözemedigimiz sorunları çözdük, ne bulursak yedik, bir sürü takı aldık, plajda kadın dergileri okuyup, hiç kimseyi beğenmedik...vesaire, vesaire...

Midye dolmalar uzun zamandır yediğimiz en güzel dolmalardı, zaten birinci tabak bitip, ikinci tabağı beklerken fotoğraf çekmek aklıma geldi....





Son dakika da yediğimiz waffle-dondurma aklımızda kaldı, keşke ilk gün fark etseydik de daha fazla yiyebilseydik diye... Iki ince waffle arasında çikolata ve fındık sosu, üzerine de dondurma...

Geri dönüş yolunda sık sık dondurma ve midyelerden bahsedip 'pişman değiliz' dedik....


Perşembe, Haziran 16, 2011

Nihayet.....



Bir insan bu kadar mı tembel olur, aylar gecti bir satır yazmadım... yediğin içtiğin senin olsun, gezip gördüğünü anlat bari (ya da tam tersi) di mi?


Mayıs'ta 25 yıllık kankalar Londra'daydık, sonrasında da bir fuar icin Bakü'ye gittim.

Londra tekrar tekrar gitmek isteyeceğiniz bir şehir, yapacak, görecek o kadar çok şey var ki bitmiyor, en kısa zamanda yine gitmek istiyorum...Tate Müzesinde çok eğlendik, British Museum'da hem etkilendik, hem üzüldük....Bir geceliğine Edinburgh'a bile gittik...Ne yedin derseniz, favorim 'Salt Beef'. Yerken gözüm döndüğü için fotoğraf çekmek aklıma bile gelmedi.



Bakü ise tam bir sürpriz idi. Bu kadar güzel bir şehir beklemiyordum, insanların iyiliğini, misafirperverliğini zaten biliyordum, Azeri arkadaşlarım şehrin güzelliğini hep anlatıyorlardı ama herkese memleketi güzel gelir deyip inanmıyordum, gözlerim ile görmem gerekiyormuş...

Yemek kültürü bizimkilere çok benziyor, et,tavuk, pilav ağırlıklı... Ama çay seremonileri görülmeye değer, çay istediğinizde yanında muhakkak reçel çeşitleri geliyor, ayrıca baklava yada sneakers getirenler de var...gerçekten çok enteresandı... Favori yemeğim ise 'turşu gavurması'... adıyla ve bizim karadenizde yaptığımızla alakası yok, bir et yemeği , içinde kestane var, hafif tatlı bir yemek, yani tam bana göre...

Salı, Ocak 04, 2011

Gecikmis Yılbası Mesajı...


1 Ocak sabahı uyandım, sıcak yatağımda aşağıdaki mesajı yazdım:

'' Her seneyi yeni bir sayfa, yeni bir fırsat diye düşünmek lazim. Yeni bir deftere başlarken güzel yazmak gibi, yeni bir seneye başlarken de özen lazim, plan lazim ve bunlar icin uğraşmak..
Kendinize bir hedef belirleyin ya da yeni bir hobi edinin olmadi bir korkunuzu yenin..hiç değilse yeni bir sloganiniz olsun...

2011 yılı mutluluk, sağlık, kısmet getirsin tabii, hepimiz için özel bir yıl olsun.

Yaşadığınızı fark edeceginiz anlarla dolu bir yıl dilerim...''
Not: Fotoğraf bana değil, bir dostuma ait, bugün Dubai'den yollamış...

Perşembe, Aralık 30, 2010

I am back!!!



Insan bir senede bir yazı bile eklemez mi bloğuna, ayıp valla ayıp...yeni yıl yazımı yazmak icin bloğumu açtım, kendimden utandım...yeni yıl yazımı yarın yazayım bari de en azından 2010'da iki tane yayın olsun....

Ama artık her anlamda geri döndüm, hem Istanbul'a hem de bloğuma... Evime taşınmam ile birlikte ev partilerim başlayacak ya misafirlerime yapmam gereken yemeklere güveniyorum tabii.. neyse görecegiz bakalım... lafla peynir gemisi yürümüyor....



Perşembe, Aralık 31, 2009

yeni yıl yazısı : 2010


Bir yıl daha bitti, bu seferki daha çabuk mu geçti nedir?

Geçen yıl başında belirlediğim hedeflere baktığımda pek de başarılı bir yıl olmamış dedim kendi kendime ama sonra düşününce pek de öyle gelmedi:

Benim ve ailemin sağlığı yerindeydi, bu yaz hiçbir yaz gezmediğim kadar çok gezdim, o kadar çok iltifat aldım ki egom balon gibi şişti, bir çok yeni insan tanıdım, işim ile ilgili birçok yeni şey öğrendim ve italyancam çok gelişti. Daha ne olsun? Evet biraz yalnızlık çektim, yeni iş, yeni şehir çok da kolay olmadı, rejime rağmen kilo veremedim, istediğim kadar düzenli spor yapmadım, ama olsun, senelerin suyu çıkmadı ya, 2010'da yaparım...

Herkese neşeli, sağlıklı, bereketli bir yıl diliyorum. iyi seneler.

NOT: Pastayı ben yapmadım, bölüm partimiz için yaptırmıştık, ben fotoğrafını çektim, bir de afiyetle yedim sadece.

Salı, Aralık 29, 2009

Son gezilerim.

Altı aydır tembellik ruhumu bir örümcek ağı gibi kaplamıştı, o yüzden hiç birşey yazmadım ama tabii ki gezmekten de geri durmadım. Ruhumun örümcek ağını bir sopanın ucuna takdığım bezle temizliyor ve gezdiğim yerlerden bir iki fotoğraf ekliyorum. İlk liman Hırvatistan, yukarıdaki foto Split şehrinin meydanından, aşağıdaki ise Senj şehrinin kıyısından. Hırvatistan çok güzel bir ülke ama kesinlikle yazın gitmek lazım.


Daha sonra Kasım sonu Sofya, Bulgaristan. Iş seyahati olunca pek fazla bir şey görme şansımız olmadı, ama yine de değişik bir şehir. Her iki ülkede de yöresel birşeyler yeme fırsatım olmadı, o yüzden yazamıyorum.Hırvatistan da biraz hamur işi yeme şansım oldu, gerçekten çeşitli ve başarılıydı. Bulagaristan'dan en enteresan not ise çayı bal ile içmeleri. İş toplantılarında bile çay fincanının yanında küçük bir plastik külah içinde bal getiriyorlar, denedim ama doğrusu pek keyif almadım.





Pazartesi, Temmuz 27, 2009

Biriktirdiklerim

Eteğimizdeki taşları dökmenin zamanı geldi. Uzun zamandır sesim soluğum çıkmıyor diye boş oturduğumu zannetmeyin, daha doğrusu oturduğumu zannetmeyin, sürekli gezme halindeyim.Tanıyanlar biliyorlar, bir süredir İzmir'de yaşıyorum, hedefim İzmir ve bölgesinin lezzet duraklarını dolaşıp bloguma yazmaktı ama henüz başlayamadım, inşallah havalar biraz serinlesin yapacağım. Yukarıdaki fotoğraf Bostanlı'daki Bravo pastanesinden, bir sürü dondurma çeşidi var, karnım aç olduğu az yedim, ama aklımı da orada bıraktım. Bu külah menekşe, sakızlı dondurma ve biraz da malaga...

Kumru, heryerde kumru... İzmir'in içinde hiç yemedim henüz ama çevrede dolaşırken, en ufak bir acıkmada bir kumru yiyorsun oluyor, bitiyor. Şimdilik sadece Kumrucu Şevki'de yedim, zira her yerde şubesi var, bende orayı bildiğim için hep oraya gittim.

Geçen hafta bir de memlekete Karadenize gittim, aşağıda kuzenim Zuhal abla'nın dağınık kurabiyeler ve yengemin ' karalahana gürcücesi'. Gürcüce ne derseniz aslında bu genel bir isim, ana malzemenin ezildiği, içine temel olarak ceviz, sarımsak ve kişniş konulan yemeklerin genel ismi. Yeşil fasulye, karalahana, tavuk ile de yapılabiliyor, barbunya fasulye ile yapılana ise löbye deniyor.

Karalahana gürcücesinin tam tarifini almadım, ama karalahanalar haşlanıyor, damarları ve sert yerleri çıkarılıp biraz eziliyor, daha sonra biraz pirinç, biraz bulgur ile pişiriliyor, içine ezilmiş sarımsak, dövülmüş ceviz, mümkünse taze yoksa dövülmüş kinzi tohumu (kinzi= kişniş) konuyor, üzerine kırmızı pul biber.

İzmir'de haftasonları çok keyifli, her haftasonu Foça, Çeşme geziyorum. Bu haftasonu İstanbul'dan Aytül geldi, beraber önce Şirince yaptık. 2012'deki kıyametten Şirince kurtulacak iddialarını yerinde inceleyelim dedik. Doğru mu değil mi bilmem ama şirin bir köyümüzün kurtulma ihtimali bizi sevindirdi. Aşağıda Şirince'den bir görüntü ve bir tezgahtaki kabaklar.





Daha sonra Alaçatı..İki hafta önce de İpek'ciğim ile gitmiştik. Çok popüler ve akşamları çok kalabalık olmasının dışında gerçekten de çok güzel. Yine bol bol takı alışverişi... Geçen sefer sakızlı ve lorlu kurabiyelerin tadına bakmıştım, bu sefer İmren pastanesinden sakız tatlısı ve dondurmalı irmik helvasını denedim. Tatlarının nasıl olduğunu fotoğrafın olmamasından anlayabilirsiniz. Fotoğraf çekmeğe fırsat bile bulamamışım...